final fantasy vii

oyun hakkında, cdoyun dergisi'nin mart 1998 tarihli 10. sayısında, aşağıdaki yazı yayımlanmıştır.

Dikkat! Final Fantasy VII PC’nize geliyor. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!

Eğer FF VII’yi daha önce duyduysanız -ki duymamanıza ihtimal vermiyoruz-, bunun gelmiş geçmiş en çok satan PlayStation oyunu olduğunu da biliyorsunuz demektir. Tam Olarak oyunun 3.2 milyon kopyası satılmış durumda. Eğer bunun FF serisinin yedincisi olan bir ürün için çok fazla olduğunu düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. FF VII çok çekici bir öyküye, kusursuz görüntülere ve amansız
dövüş sahnelerine sahip bir savaş sistemi.

KİMLERİN ESERİ?

Acaba bu süper oyunu hard disklerimize kazandıran kimler? Yanıt. Square Co. Ltd. oyunlarının Kuzey Amerika'da yayımlanıp pazarlanmasından da sorumlu olan Squaresoft ekibi. Daha önce Square’i hiç duymayanlarınız olabilir, ama bu şirketin başarısı üzerine çok konuşulduğunu duyarsanız, sakın abartma olduğunu düşünmeyin. FF VII'yi pc 'ler için “tercüme eden” şirket işte squaresoft. Orijinalinin yalnızca playstation için geliştirildiğini düşünürsek, bu hiç de kolay bir iş değil. Kodların dolaysız taşıma işlemine yönelik olmaması da başka bir sorun.

Yeniden kodlama işlemi bir yıl kadar önce başladı ve işlemde, orijinal Japon ekibinin yardımlarına da başvuruldu. FF VII gerçekten de büyük bir oyun. PlayStation uyarlaması bile 3 CD'lik olduğuna göre, gerisini artık siz düşünün. Dahası tam 60 dakikalık videoya da yer veriliyor. Bu bir ekstradan çok, oyunun tümleşik bir bileşeni görünümünde.

GERÇEKLİK VE ŞOK

Oyun dünyasının FF VII'ye yaklaşımını daha iyi kavrayabilmek için, belki de öncelikle oyuncuların değişen zevklerini incelemekte yarar var.

Squaresoft ürün geliştirme bölümünün başkan yardımcısı randy fujimoto 'ya göre, günümüzde oyuncular oynadıkları şeyin ne olduğu ile eskisinden çok daha fazla ilgileniyorlar: "Bu nedenle oyuncuların gereksinimlerini karşılamak için, geliştirme işleminin her aşaması gerçekten de kusursuz olmalı”.

Oyunun ilginç karakterlerine bir göz atalım şimdi: sarı saçlı ve büyük silahlı cloud strife, bar hostesive Cloud Strife'ın yardımcısı tifa lockhart, enigmatik büyücü ve çiçek satıcısı Aeris Gainsborough, Mr. T'ye benzeyen Garret Wallace ve diğer birkaç ilginç dost. Square'in oyuncuları karakterlerle bütünleştirmedeki başarısının altında yatan iki önemli neden var: Geniş kapsamlı ekolojik felaket ve birbiriyle ilişkiler kuran karakterler. İlişki derken daha çok, Cloud, Tifa ve Aeris arasındaki bir aşk üçgenini kastediyoruz. Square yazılım mühendislerinden son ton , oyunun biraz yaşlı kitleleri hedeflediğini kabul ediyor. Gerçekten de bu yetişkinlere yönelik Yaklaşımın oyunun satışını ne ölçüde etkileyeceği bir merak konusu.

Karakterlerin ilginç yönlerine güzel bir örnek olarak, Garret verilebilir. Çoğu zaman B.A. Baracus özelliklerini karşısındakine yansıtan bu iri dostumuz, aynı zamanda megaloman Shinra'nın planlarını saf dışı bırakmak üzere savaşan Avalanche direniş gücünün de lideri konumunda. Japon'lara göre Garret'taki A-Team esintileri bilinçli olarak tasarlanmamış.

GÖRSELLİK

Görüntülerde de birtakım etkileşimler söz konusu. FF VII'nin yüksek kaliteli görüntüleri ve özel efektleri, Japon'ların bu konudaki hassasiyetini yansıtıyor. Ancak doğu stilini dengeleyen bazı batılı etkilere de rastlıyorsunuz.. Bu konudaki başarısı ile FF VII, Mystical Ninja gibi oyunların batı ve doğu kültürü arasındaki uçurumu kapatmadaki başarısızlığına bir son vermiş gibi görünüyor. İyi ama bu kültürler arası denge kurma işi bilinçli mi idi, yoksa yalnızca kazayla mı gelişti?

Randy Fujimoto'ya göre her biri bir öncekinden daha çok satan FF uyarlamalarında kültürel farklılık gitgide ortadan kayboluyor: "Japon ve Amerikan'ların birbirinden kolayca etkilenebilen kültürler olduğu unutulmamalı."

ÖZELLİKLER

Platformlar arasında taşınan diğer oyunları düşününce, FF VII'nin PlayStation ve PC uyarlamaları arasında da oyun mekaniği ve çizim açısından pek bir farklılık olmayacak. Ancak bu bir eleştiri değil: Bu kadar mükemmel bir PlayStation oyununu PC'de de tıpa tıp aynı biçimde görmekten herhalde kimse rahatsızlık duymayacaktır.

Aslında PC uyarlamasının grafikleri orijinaline göre çok daha renkli ve düzgün. Çünkü daha yüksek bir netlik düzeyi kullanılıyor. Ayrıca daha ayrıntılı zemin görüntülerine de yer veriliyor. Görünüşe göre Squaresoft, PC'nin avantajlarını sonuna kadar kullanmış. En az P166 gibi bir işlemci gerekeceği açık. Oyunda sokak savaşlarından C&C tarzı bir strateji kullanmayı gerektiren taktik mücadelelere kadar çeşitli bölümler var. Tabii strateji bölümleri bir C&C'deki kadar iyi değil, ama yine de kusursuz bir şekilde çalışıyorlar.

FANTAZİ SAVAŞI

Savaş sistemi gerçek zamanlı bir sistem. Ancak Square'dekiler bu sistemi "aktif zaman savaşı" gibi bir şekilde adlandırmayı tercih ediyor. Her şey aynı anda oluyor ve bir de bir "sınır” çubuğu var. Tıpkı diğer oyunlardaki gibi. Fujimoto'nun FF VII'deki savaş sistemine yönelik görüşü şu şekilde: "Bu oyunda gerçekten etkileyici savaş sahneleri olsun istedik." Doğrusu Square bu amacına ulaşmış görünüyor.

Savaş sistemi oldukça dehşet verici ve bir o kadar da eğlenceli. Düşünmeniz gereken yedi karakter var. Ayrıca sürekli olarak hücumları savuşturmak ve planlama yapmak zorunda kalacaksınız. Oyundaki seçenekler, olası bütün taktikleri etkinleştirmenize yardımcı oluyor. Aslında savaş alanları, bilinen sabit konumlan Ancak oyunun momentumunu korumak amacıyla, nerede ve ne zaman ortaya çıkacağı bilinmeyen sürprizler serpiştirilmiş. Tabii bunların en olmayacak anlarda ortaya çıkması riski de Söz konusu. Yine de yeterince uygun bir şekilde düzenlenmiş olduklarını söyleyebiliriz.

KALİTE KONUSU

Final Fantasy VII'nin PC uyarlaması bu aralar çıkacak. Acaba oyunu bitirmek ne kadar sürecek diye merak edenlere şu kadarını söyleyelim: Her şeyini bilen kendi geliştiricilerini bile baştan sona 70 saat uğraştırıyor. Eğer FF VII'yi daha önce hiç oynamadıysanız, kendinizi en az 150 saatlik bir maceraya hazırlayın deriz.

SÜREKLİLİK

Bu yedinci Final Fantasy oyunu olsa da, diğerlerinin konu ya da karakterleriyle çok büyük bir bağlılığı yok. İşte Squaresoft'un bu yaklaşımı sayesinde, oyun her uyarlamasıyla başarı kazanmayı sürdürüyor. Bu başarının boyutlarını merak edenler, oyunun bugüne kadar toplam 15 milyonun üzerinde kopyasının satıldığını bilsinler, yeter.

cd oyun dergisi
10. sayı, mart 1998
https://www.arsivsozluk.com/d/44
Devamını okuyayım...
disco
0

klavye

klavyeler bilgisayarların en belirgin veri girdi birimleridir. klavye üzerinde bulunan tuşların kullanımları bilgisayarın özelliklerine göre değişirler. genel olarak tümünde alfabetik ve ve sayısal karakterler, $ # ! % & ( ) . , vb gibi özel karakterler, + - * / gibi aritmetik işlem karakterleri bulunur. bunları yanısıra klavyenin bağlı olduğu monitörde imlecin (imleç: monitör ekranının hangi satır ve hangi sütunda bulunduğunuzu gösterir, yanıp sönen özel bir karakterdir.) istenilen satır, sütuna gönderilmesini sağlayan imleç kontrol tuşları, bazı özel komutları tek bir tuşla yapmamızı sağlayan fonksiyon tuşları bulunabilir. özel uygulamalar için yapılmış bilgisayarların klavyeleri ise, bazı özel tuşlar içerebilir. örnek olarak bir fast-food restoranda kullanılan bilgisayarın klavyesinden tek tek harflere basarak “hamburger” kelimesine yazmak yerine bu işi tek tuşla yapmak tercih edileceğinden, bu klavyede “hamburger” isimli bir tuş bulunabilir, bu maddenin fiyatı da önceden bilindiği için ayrıca fiyatı da rakam tuşları ile yazma gereği kalmadan, veri giriş işlemi tamamlanmış olur.

klavyede tuş yerleşimi

daktilo ve bilgisayar tuşları üzerinde, insanların parmak alışkanlığı ve parmak vurma hızı ile kullanılan makinanın hızı arasında uyum sağlamak amacı ile oldukça yoğun araştırmalar yapılmıştır.

ülkemizde yaygın olarak kullanılan kısaca f klavye (en üst satırın, en sol harfi) olarak tanınan klavyede, türkçe’de en çok kullanılan sesli harfleri ortadaki satırın, ortasına toplanmış böylece daha kolay bir kullanım amaçlanmıştır.

bilgisayarların çoğunda qwerty klavye denilen (en üst satırın soldaki ilk 6 harfi) tuş dağılımı, 1890’da keşfedilmiş ve çok hızlı yazan daktilo kullanıcılarının daha yavaş ilerleyen daktiloya göre fazla olan hızlarını yavaşlatmak amacı ile icad edilmiştir. bu dağılım en sık kullanılan tuşların küçük parmaklarla basılmasını gerektirir.

prof. dvorak 1932’de kendi adı ile anılan dvorak klavye yerleşimini bulmuştur. bu dağılımda, ingilizce’de (dolayısıyla bilgisayar programlamasında en fazla kullanılan d, h, t, n ve s harflerini orta sırasının sağ ele rastlayacak kısmına yerleştirerek u bir verim artışı sağlanmıştır.

bilgisayar ansiklopedisi - 1991 - milliyet
sayfa 41 - 42 - 43
https://www.arsivsozluk.com/d/16
Devamını okuyayım...
arsivsozluk
0

caesar 2

mahmut başaran, şubat 1996'da pc oyun dergisi'nde incelemesini yapmıştır.

önsöz

merhaba oyun kurtları. pc oyunun yeni bir sayısında yepyeni bir oyunla tekrar birlikteyiz. geçen ay sizlere ulaştırdığımız command & conquer bombasından sonra bu ay da caesar 2 bombasını ulaştırdık (endişelenmeyin bu bombada virüs yok.)

oyunumuz geride bıraktığımız 1995 yılının sonlarında piyasaya sürülmüş mükemmel bir strateji oyunu. yapımcı firma impressions gerçekten de iyi bir iş çıkarmış.

konu

caesar 2 mükemmel grafiklere sahip bir strateji oyunu. konu olarak piyasadaki soydaşlarından çok büyük bir farklılık göstermiyor. yapmanız gereken tek şey kendinize bir şehir kurmak ve şehrinize saldıranları yok etmek.

artılar

caesar 2 tek kelime ile mükemmel bir oyun. oyundaki grafikler muhteşem. bütün grafikler svga modda hazırlanmış. eğer bu oyunu alırsanız, oyun içindeki mükemmel animasyonları görebilirsiniz. programcılar, oyunun içine herkesin bayılarak oynadığı civilizations oyunundakine benzer bir ansiklopedi koymuş. ama bu ansiklopedi civilizations'dakinden çok daha kaliteli. (ansiklopedi de roma çağından kalma resimler görebilirsiniz)

caesar 2 sadece bir şehir kurma oyunu olarak kalmıyor ve size etrafınızdakilerle savaşma olanağı sağlıyor. bol sayıda yerleşim ve ticari bina kurma olanağı sağlaması da ayrı bir avantaj.

geniş, ayrıntılı ve kolay anlaşılabilir yardım dosyaları var. her an ulaşabileceğiniz yardım ikonu da güzel bir özellik. ama beni en çok etkileyen elektriğin henüz bulunmamış olması. simcity'de olduğu gibi oraya buraya elektrik çekmek zorunda kalmıyorsunuz.

herhalde oyunun bütün artılarını yazmamı beklemiyordunuz. böyle yapsaydım tüm dergi caesar 2 olurdu. hatta derginin adı bile caesar 2 olabilirdi.

eksikler

oyun mükemmel. ben hiçbir kötü yanına rastlamadım. helal olsun, iyi oyun yapmışlar. aldım oynadım, beğendim.

ortasöz

sezar 2 (caesar 2)yi yüklediğiniz zaman karşınıza oyunun ana menüsü çıkıyor. bu menüdeki başlıklar şöyle:

start a new game: yeni oyuna başlar.
load a previous game: önceden oynadığınız ve kaydettiğiniz oyunları yükler.
run the caesar 2 tutorial: oyunun nasıl oynanacağını gösteren öğretmeni çağırır.

bunlardan ilk seçeneği seçerek oyun menüsüne geçiyoruz. burada oyunun zorluk ayarını, modunu ve kendi adımızı seçiyoruz. oyunda toplam dört tane zorluk seviyesi var. bunlar zorluklarına göre sırasıyla novice (çaylak), easy (kolay), normal (biraz zor), hard (ustalar için), impossible (sezar manyakları için). oyuna ilk olarak başlıyorsanız novice modunu seçmenizi öneririm.

bu ekranda bulunan campaign seçeneği oyunun modunu ayarlamanızı sağlar. eğer bunu no olarak bırakırsanız, sadece şehir modunda oynarsınız. eğer yes moduna getirip bırakırsanız, sadece şehirle sınırlı kalmayıp eyalet hatta imparatorluk kurabilirsiniz. ayrıca bu ekranda bulunan isim seçeneği ile buraya kendi isminizi yazabilirsiniz. en son olarak start seçeneğine tıklayarak oyuna başlayın. ben yazımın bundan sonraki kısmını campaign moduna yes diyerek yazdım.

şimdi karşınıza üzerinde işaretler olan bayraklar gelecek. burada dört ayrı işaret, yani dört ayrı senaryo var. bunlar;

corsarica & sardinia: göreviniz sardinianın küçük adasını yönetmek. dış taraflarda bulunan kasabalardan bir tanesi henüz evcilleştirilmemiş. bu yüzden burayı yönetirken biraz dikkatli olun.

campania: yapılan seferler sonucunda burası roma imparatorluğuna bağlanmış bir yer.
illyricum: burada bulunan mineral kaynakları çok fazla değil.
cisalpine gaul: bu eyalet genel olarak sessizdir. ama siz yine gaullere karşı dikkatli olun.

bu senaryolardan bir tanesini seçerek oyuna başlıyoruz. sezar 2'de yazımın başında da belirttiğim gibi bir çok yerleşim yeri ve ticareti yeri kurmanız mümkün. bunların hepsine bakmak yaklaşık olarak on dakika kadar sürecektir. bunlar arasında ev, hastane, yol, tapınak, kule, köprü yapabileceklerinizden sadece birkaçı. bunları ayrı ayrı açıklamaya gerek duymadım. bunların ne anlama geldiğini siz kendiniz de kolaylıkla öğrenebilirsiniz. oyun ekranında bunlardan başka:

go to city: başkentinizi görüntüler.
go to forum: forumu görüntüler. burası önemli kararlar aldığınız, eyaletinizi yönettiğiniz ekrandır. yani bir anlamda sizin şatonuz.
province screen: eyaletinizin haritasını gösterir.

forum screen

forum ekranında bütün şehri ilgilendiren kararlar alıyorsunuz. burada imparator ile bağlantı kurabilir, endüstriyel performansınızı öğrenebilir, lejyonlarınızı (askeri birlikler) yönetebilirsiniz. buradaki başlıklar ve görevler şöyle:

oracle: imparatorluk oranınızı, barış oranını, mutluluk oranını ve halkınızın eğlenip eğlenmediğini grafikler ile gösterir.
scribe: nüfusunuzu, bütçenizi, halktan ve endüstriel kesimden topladığınız vergileri geçen yıllara göre gösterir.
merchant: sahip olduğunuz fabrikaların, limanların ne kadar verimli olduğunu gösterir.
centurion: elinizdeki lejyonların sayısını, grupları gösterir. lejyonlarınız ile ilgili ayarlamaları buradan yapabilirsiniz.
rome: imparator ile bağlantı kurmanızı ve ona avanta göndermenizi sağlar.
empire: imparatorluk haritasını gösterir.
help: forum hakkında bilgi edinmenizi sağlar ve forumdan nasıl faydalanabileceğinizi gösterir.
plebs: plebler sizin çalışan, alt kısım tabakanızı oluşturan insanlardır. pleblerin nüfusunuzda hiçbir etkileri yoktur ve sizin yaptığınız evlerde oturmazlar.
treasurer: adından da anlaşılabileceği gibi sizin hazinecinizdir. hazinenizin ne kadar dolu, ne kadar boş olduğunu buradan öğrenebilirsiniz.
personal advisor: kişisel danışmanınızdır. bir iş yapmadan önce bunun fikrini almanız daha iyi olur.

province screen

daha önce de belirttiğim gibi buradan eyaletinizin dıştan görünüşünü görüyorsunuz. ayrıca buradan cohortlarınızı (askeri deyim) yönlendirebilir, diğer şehirleri sizin şehrinize bağlayacak yollar yapabilir, deniz limanlarınızı oluşturabilirsiniz.

oyunun ana ekranı hemen hemen bu kadar. şimdi sırada savaş ekranı var. burayı ayrıntılı olarak yazdım. çünkü burası oyunun dönüm noktasını oluşturmakta. eğer yaptığınız savaşlardan yenilirseniz, hayatınız kayar. eyaletiniz tamamen yok olur.

savaş kontrolleri

düşmanlarınız ile savaşabilmek için her şeyden önce eyalet seviyesine (province level) ulaşmış olmanız gerekir. elbette, doğal olarak kendinize bir lejyon grubu oluşturmanız da şart. (lejyon oluşturma işini forum ekranından centurion başlığını seçerek halledebilirsiniz). daha önceden belirttiğim gibi lejyon deyimi oyunda sahip olduğunuz askerlerin sayısını belirtiyor. lejyonlarınız yani askerleriniz kendi aralarında tür bakımından dört bölüme ayrılıyor. bunlar:

heavy infantry: ağır piyadeler grubu.
light infantry: hafif piyadeler grubu.
slingers: mancınıkcılar taburu.
auxiliaries: yardımcı birlikler.

yine lejyonlarımız cohort denilen taburlara bölünürler. sahip olduğunuz cohort sayısı sahip olduğunuz kale sayısı ile doğru orantılıdır. yani çok kale, çok cohort anlamına gelir. eyaletinize her kale dikişinizde yeni bir cohort göreve başlar. her cohortda century adı verilen bölümlere ayrılır. sezar 2'de century deyimi aynı gruba ait olan 60 askeri temsil eder. oyunda her century cohort bilgi panelinde bir ikonla temsil edilir. cohortların moral oranı ve savaşa karşı hazır olma oranları vardır.

moral: anlaşılabileceği gibi askerlerin moral, ruh oranını gösterir. bu oran 0 (düşük moral) ile 100 (yüksek moral) arasında bir değerdir. eğer centurylerinizin morali 0 olarak gösteriliyorsa, savaşta sizi kesin bir yenilgi bekliyor. çünkü böyle birlikler savaşmazlar.
savaşa hazır olma: askerlerinizin ani bir saldırıya ne kadar hazır olup, olmadığını gösterir ve en az 100 askere sahip cohortlara hitap eder. yani, cohortlarınızda bulunan asker sayısı yüzün üstündeyse askerleriniz sizi beklemeden düşman ile mücadeleye girebilir. eğer yüzün altında askere sahipseniz olaya sizin de karışmanız gerekecek. (bu durumdaki cohortlar doğal olarak savaşa hazır olarak gösterilmezler). eyalet seviyesindeyken cohortlara emir vermek için order cohort komutunu kullanmalısınız.

savaş ekranı

savaş ekranı iki ordunun yüzyüze geleceği savaş alanından ve askerlerinizi kontrol etmenizi sağlayacak bir kontrol panelinden oluşmakta. savaş ekranında hangi tarafın sizin askeriniz olduğunu bilmiyorsanız, siz bittiniz demiyorum, çünkü gerek yok. yapmanız gereken tek şey askerlerin kafasına tıklamak. sizin askerlerinizin arkası ışıklanacak. düşman grubundaki askerler ise aydınlanmayacak, çünkü onlar düşman. yeri gelmişken hatırlatayım, burada daha kaliteli ve daha rahat görüntüye ulaşmak için zoom in ve zoom out ikonlarını kullanmanız iyi olur. (iki ayrı görüntü seviyesi bulunmakta) ayrıca görüntünün yönünü ayarlamak içinde rotate düğmelerini kullanabilirsiniz. ekranın sol tarafında bulunan pencere her iki tarafın asker sayısını ve moral oranını gösterir. genel harita ise (overview map) savaş alanının genel görüntüsünü gösterir. bu ekranda siz ve düşmanınız farklı renklerde gösterilir. savaşta askerlerinize emirleri cohortlardan veriyorsunuz. savaşın başında bütün birlikler birbirinden ayrı durumda. bu yüzden bunları ayırmak oldukça kolay. birliklere emir verebilmek için, ilk olarak bir veya daha çok birlik seçmelisiniz. herhangi bir birliği seçmek için yapmanız gereken tek şey birliğin üzerine tıklamak. ama eğer aynı anda birden fazla birlik seçmek isterseniz, mouse'a tıklayın, basık tutun ve seçmek istediğiniz birliklerin üstüne sürükleyin. seçtiğiniz birliklerin arkası ışınlanacaktır. seçtiğiniz birlikleri ayırmak içinse, savaş alanındaki herhangi boş bir bölgeye basmanız yeterli. eğer birliklerin hepsini aynı anda seçmek isterseniz kontrol panelinden "all" düğmesine tıklamalısınız.

kontrol paneli:

savaşı kontrol etmenizi sağlayan kontrol paneli oldukça iyi hazırlanmış. bütün her şeyi bu panel ile rahatlıkla kontrol edebiliyorsunuz. (düşman birlikleri hiç) panelin üzerindeki tuşlar ve görevleri şöyle:

move: seçili birlikleri hareket ettirmenizi sağlar. kullanmak için önce birlik seçmeli buna basmalı ve son olarak savaş alanında birliklerinizi götürmek istediğiniz yere basmalısınız.
aim: eğer misilci birlikleriniz varsa, aim düğmesi ile misilcilerinizi hareket ettirebilirsiniz. kullanım şekli "move" ile aynıdır.
turbo: oyunu hızlandırmaya yarar. ancak savaştaki animasyon kalitesini düşürür. eğer aceleniz varsa bunu kullanabilirsiniz.
select all: tüm birlikleri aynı anda seçmenizi sağlar.
retreat: askerlerinize geri çekilme emri verir. zor durumda kalırsanız bunu kullanabilirsiniz. askerleriniz dağılacak ve geri çekilecektir.
surrender: kendinizi düşmanın eline bırakmak istiyorsanız bunu kullanın. kısacası teslim olma, başarısızlığı kabullenme.
auto: savaştan elinizi çekmenizi sağlar. bilgisayar sahip olduğunuz asker sayısını, morali değerlendirerek savaşı bitirir.

tiyolar:

- halkınızın barış oranını yüksek tutmak istiyorsanız güçlü askeri birlikler oluşturun. düşmanınızın eyaletinize girmesini engelleyin.
- mutlu bir halkınız olmasını istiyorsanız bol bol eğlence yeri inşa edin.
- düşmanlardan korunmak için ve kolay su elde etmek için şehirlerinizi dere kenarlarına kurun.
- güvenliği kolay sağlamak için kuleler dikin.
- vergilerden çok kazanmak için bol miktarda ev yapın. zaten oyunda ilk yapmanız gereken şey bu.

çok nüfus = çok vergi = çok para

sonsöz

sezar 2 son derece mükemmel bir oyun. bence son zamanlarda piyasaya çıkan en iyi strateji oyunlarından biri. içinizden bazıları command & conquer en iyi, hiç bir oyun daha iyi olamaz diyebilir ama command & conquer ile caesar'ı kıyaslamak, tubular worlds ile fate of atlantis gibi bir klasiği kıyaslamak gibi bir şey. sonuç olarak sezarı alıp mutlaka oynamalısınız. bu türden hoşlanmıyorsanız bile, bu oyunu alın ve oynayın. eminim beğeneceksiniz. (cd versiyonunu almanızı öneririm). eğer benden açıklamamı istediğiniz herhangi bir oyun varsa (türü önemli değil) bana dergi aracılığı ile ulaşabilirsiniz.

yapımcı firma: impressions
yayımcı firma: sierra
processor: 486dx
min ram: 4mb
hdd alanı: 25 mb
medya: 13hd - cdroom
ekran kartı: 512k vesa compatible
önerilen işlemci: 486dx266 veya pentium
ram: 8mb

grafik: 0 - ses: 0 - oynanabilirlik: 0 - genel: 0

mahmut başaran
pc oyun dergisi, şubat 1996, sayı: 24, issn 1300-2813,
sayfa: 4-5-6-7

https://www.arsivsozluk.com/d/33
Devamını okuyayım...
disco
0

fifa 2001

Futbol severlerin ve oyuncuların sabırsızlıkla beklediği oyun, bu yazı hazırlanırken piyasaya henüz sunulmamıştı ama gördüğümüz ekran görüntüleri ve edindiğimiz derin bilgiler beklentilerimizi bir kat daha artırmıştı.

motion capture yönteminin sağladığı avantajla “realistik” kelimesinin hakkını veren oyun yıllardır taşıdığı “1 numara” damgasını boşuna yemediğini son versiyonuyla ispatlamaya hazırlanıyor. electronic arts’ın Kanada stüdyolarında geliştirilen oyun için bu sene yine Amerikan Futbol Ligi “MLS” oyuna sponsor oldu. Zaten oyunu Internet’te herhangi bir sitede aramaya kalktığınızda FIFA 2001 Major League Soccer ismi karşınıza çıkıyor. Oyunda yine 3D oyuncu modellemeleri, gol sonrası sevinç gösterileri ve maç başlangıç görüntüleri var. Her sene olduğu gibi top saklama tekniklerinde bir değişime gidilmiş. Bu sene artık Ctrl ya da Alt tuşlarında bastığımız zaman geçen yıllardaki hareketler yerine değişik varyasyonlar seyredeceğiz. Tabi top sizde olmadığı zamanlardaki taktiklerde de bir değişime gidildiği gelen duyumlar arasında. Ama tam olarak bir şey söylemek için oyunun piyasaya çıkmasını bekliyoruz. Oyunda bu yıl en dikkat çekici değişimlerden biri de artık maç sırasında yan hakemleri de görebilecek olmamız. Daha önceleri orta hakem hegomanyasındaki oyunun böylece daha adil bir oynanış sunması bekleniyor. Bariz ofsaytlardan yediğimiz goller daha dün gibi aklımızda. Yan hakemlerin oyunun yapay zekasına bir katkı yapıp yapmayacağını ise oyun piyasaya çıkmasıyla anlayabileceğiz. Umarız yan hakemlerin katkısı sadece grafik çeşitlemesi olarak kalmaz ve oyunlar daha zevkli bir hale gelir.

Kımılda Biraz

Bir 3D model çizersiniz. Modelin eklemlerini, hareket edebilir hale getirirsiniz. Fakat, gerçek insanın yürüyüşündeki ahengi, akıcılığı ve “insanlığı” gerçek insanları kullanmadan o modele veremezsiniz. Eğer modeli kendi tasarladığınız hareketlerle hareketlendirmeye kalkarsanız insan görünüşlü bir robot tasarlamış olursunuz.

Motion capture tekniği çizilen modellere gerçekçi hareketler kazandırmak için kullanılan bir yöntem. Bu yöntemde hareketleri kaydedilecek insanın üzerine bilgisayara bağlı vericiler bağlanıyor. Aynı anda 3D yazılım da çalıştırılıyor ve üzerinde vericiler bağlanan insanın hareketleri gerçek zamanlı olarak modele aktarılıyor ve hareketlendirilmiş bu 3D modeller kaydediliyor.

ea sports’un FIFA serisinde ilk olarak fifa 97’de kullanılan motion capture tekniği, futbolcuların hareketlerine, serinin önceki oyunlarındakilere göre bariz bir gerçekçilik hissi katmıştı. (bkz: fifa 98)’de futbolcuların sevinme, üzülme ve hakeme itiraz etme görüntüleri için de yine motion capture tekniğinden faydalanıldı. fifa 99’da hem hareket sayısı arttırılmıştı hem de futbolcuların ağız hareketleri konuşma, sevinme ve üzülme esnasında değişiyordu. Yine motion capture ile kaydedilen bu hareketlere fifa 2000’de pek çok yenileri eklendi. Mesela artık futbolcuların surat mimikleri vardı ve gol atan bir futbolcunun yüzünden sevincini, yere düşürülen başka bir tanesinin yüzünden acısını, kırmızı kart gören bir diğerinin yüzünden de sinirini anlayabiliyordunuz.

FIFA 2001’de Neler Var?

Fifa 2001’de surat modelleri ve üzerinde özellikle durulmuş ve mimiklerde dudak uçuklatan bir gerçekçilik sağlanmış. Artık Hagi gerçekten Hagi gibi; hasan şaş ise zenci değil. Bunun yanında, motion capture kayıtlarında aralarında dünyaca ünlü, lothar matthaus, Hidetoshi Nakata, Paul Scholes, Thierry Henry, Edgar Davids, Gaizka Mandieta, Shimon Gershom’un da bulunduğu pek çok futbolcu kullanıldı. Profesyonel futbolcuların hareketleri kendisini oynanışta da şüphesiz belli edecek. Kafa toplarında kambura yatma, çalımlarda ayağa sert girme gibi “şık” ofansif hareketlerin karşılığında rakipleriniz de yine aynı şekilde “şık” bir biçimde acı çekecekler.

Geçen yıla göre değişmeyen noktalara da kısaca bir göz atalım. İlk olarak bu sene FIFA’nın herhangi bir kural değişikliğine gitmemesinden dolayı oyunda kural olarak değişen bir şey yok. Yine geçen yıllarda olduğu gibi oyun modları da aynı. multiplayer desteğinde ise bir artırıma gidilmemiş yine. Aynı anda LAN üzerinden 4 kişi oynayabileceğiniz bir network oyun modu mevcut. Ayrıca 8 kişiye kadar da aynı bilgisayar üzerinden farklı takımlar seçerek oyun oynama ve turnuva düzenleme şansınız da var. Oyun Hagi ile tanıtımı gerçekleştirdikten sonra piyasayı uzun süre meşgul edeceğe benziyor. Eğer siz de oynayanların böbürlenmelerinie aldırış etmek istemiyorsanız oynamamazlık etmeyin, acele edin.

oğuzhan özdemiralp burak beder
gamepro Dergisi – Kasım 2000 – 13. Sayı – ISSN: 1302-5651 Yaysat No: 2000011
Sayfa: 24

https://www.arsivsozluk.com/d/20
Devamını okuyayım...
disco
0

pc commerce

Müşteri lisans anahtarıyla yazılımı serbest bırakma hakkına sahip olacak.

Digital Square firması yeni satış düşüncesi ile sade yazılımı “kullanıcıya” getiriyor: Bilgisayar satılırken kilitlenmiş bir yazılım paketi sabit disk üzerine kaydediliyor. Eğer müşteri bu programlardan birini bilgisayarına kurmak isterse internet üzerinden bir lisans anahtarı satın alabilir ve bu anahtarı kullanarak yazılımı serbest bırakabilir: Bu konudaki risk:

Şayet hacker’lar bu serbest bırakma kodlarını çözecek olurlarsa firma bir işgal tehlikesi altına girecek. Seneler önce benzer bir prensiple çalışan Yellow Point CD’sinin başında buna benzer bir olay geçti: kırılan ve daha sonra dünya çapına dağıtılan serbest bırakma kodları sayesinde cd çok büyük ilgi gördü.

Kaynak: Chip Dergisi – Haziran 2000 – ISSN: 1300-9419 Sayı: 200006
Sayfa: 11

https://www.arsivsozluk.com/d/9
Devamını okuyayım...
disco
0

arşiv sözlük

buraya manifesto gelecek. :)
arsivsozluk
0

albert johan kramer

1959 yılında, dünyanın en uzun adamıdır. hakkında hayat dergisi'nde haber yapılmıştır.

dünyanın en uzun adamı bir hollandalıdır.

dünyanın en uzun adamı, holanda'nın amsterdam şehrinde a.j. kramer'dir. ancak 2.5 metreye yakın boyu ile kramer, sirklerden, sergilerden, meraklıların bakışlarından hulasa teşhir olunmaktan hiç hoşlanmamakta; normal bir hayat yaşamayı tercih etmektedir. kramer'in amsterdam'da bir kahvehanesi vardır. yakın zamanlara kadar dev cüssesi sayesinde muazzam servet yapmak imkanlarını veren bir çok teklifler alıyordu. hatta televizyonda görünmesi için bile teklif aldı. fakat bütün bu teklifleri reddeti. kramer'in cesaretini duyan memleketteki diğer uzun boylular bir araya kulüp kurdular: "uzun adamlar kulübü". tabii kulübün başına kramer'i geçirdiler. azalar, reislerinin kahvehanesinde muntazam toplantılar yapıyorlar, sohbet ediyorlardır. kramer'in eşi bir isviçrelidir ve normal cüsselidir. karı koca pek mesut yaşamaktadırlar. son zamanlarda kramer'in aldığı mektupların sayısı o kadar çoğaldı ki, kulüp başkanlığından tamamen vazgeçerek bu işi bir başkasına devretti. şimdi karı koca, mütecessis nazarlardan uzak olarak sakin ve rahat bir hayat geçirmektedirler. büyük resimde mr. kramer'in uzun adamlar kulübüne gitmek üzere otobüse binmeğe hazırlanışını görüyorsunuz. küçük resimde ise bay ve bayan kramerlar kahvehanelerinde görülüyorlar.

hayat dergisi - 31 temmuz 1959 - sayı: 31
sayfa: 11

https://www.arsivsozluk.com/d/18
https://www.arsivsozluk.com/r/19/+
Devamını okuyayım...
disco
0

desert rats vs. afrika korps

Milyonlarca asker, ateşe hazır tanklar ve sonucu belirlenemeyen bir savaş... Kuzey Afrika'da Hitler'in Rommel'i mi, Churchill'in Montgomery'si mi? Buna siz karar vereceksiniz...

Aslında bu konu üstüne çok yazıldı, çok çizildi. Bu konudan en az oyun kadar film çıktı. Beyaz perdeye aktarılan Er Ryan'ı Kurtarmak, schindler's list, enemy at the gates gibi filmleri saymak mümkün. Oyun dünyasında yine bu adet bozulmadı. Onlarca, belki de yüzlerce oyun yapıldı, yanlız birkaçı hafızalarda kendine yer edinebildi. BlietzKrieg, sudden strike, close combat gibi. Fakat bugüne kadar hep yüzeysel "Axis vs Allied dağda taşta savaşıyor", "senaryo bu al oyna" gibi sınırı belli bir duvar çekildi oyuncunun önüne ve sadece bir kaç cephe göz önünde bulunduruldu. Bu da filmlerle pekişince ikinci dünya savaşını mahalle kavgası havasına soktu.

Fakat yapımcı firma bunun farkına varmış olacak ki karşımıza savaşın daha önce fazla işlenmemiş bir cephesini koyuyor. Aslında ilk bakışta her şey aynı görünüyor. Yine Axis vs Allied görüyoruz. Bu sefer konu dağda çayırda çimende stalingrad'da değil de, çölde geçiyor. Oyunu farklı kılan noktalar da burada başlıyor...

Oyuna başlarken bir demo izliyoruz. Aslında tarihin böyle birşey içerdiğini sanmıyorum ama bire bir isimleri koyamadıklarından bire bire olmayan karakterler yerleştirmişler. Bunları pekiştirmek için de küçük bir demo. Demoda ise bize ileride yöneteceğimiz hero'lar hususunda küçük bir bilgi veriliyor.

Oyunun ana menüsüne geldiğimizde ise hemen hemen klasikleşmiş oyun menümüzü görüyoruz. Burada pek zorlanacağınızı sanmıyorum. New Scenario deyip oyuna başladığımızada ise oyunun görüntü bakımından birazcık blietzkrieg'e benzediğini görüyoruz. Bu benzerlik oyuna birazcık renk katmış. Sudden Strike oynayanlar bilirler, kibrit kutusu gibi tanklar ve kibrit çöpü gibi adamlar konuyu renklendirmek bir yana iyiden iyiye karartıyordu. Aslında 2d için baya başarılıydı ama bu konu bakımından 3d olması oyuna bariz bir canlılık getiriyor.

Blietzkrieg dedik, fakat grafikler tamamen oradan alıntı değil. Mesela BlietzKrieg'de asker tasarımları pek başarılı değildi. Fakat D.R&A.K;'da bu konuya baya önem verilmiş olmalı ki vurulan askerlerimiz havada üç takla atmandan yere düşmüyor :) Bunun yanında topun başında ateş eden askerlerin eğilip kulaklarını kapaması, 'fog of war' olayının tam kıvamında hazırlanması, BlietKrieg ile benzerliğinin sonu oluyor. Grafik olarak burada benden iyi bir not alıyor.

Sesler nasıl peki, hemen onu da anlatyım. Oyun başladığında sizi çok sıkmayacak hafif tonlar çalıyor. Oyun içerisinde pek müziğe rastlayamadım yalnız bir iki yerde birşeyler çalıyor, onun dışında tankların sesleri, silah sesleri batarya sesleri vs... herşeyiyle gerçeğe yakın bir çizgi üstünde gidiyor. Ses ve efekt olarak süper olmasa da benden geçer not alıyor.

Atmosfer nasıl? Bu ikisi harmanlanınca nasıl oluyor. Aslıda güzel oluyor. Kamerayı hareket ettirme olanağınız bulunduğundan, bu sizi yormadan kendine bağlıyor. Ek olarak sesler çok kötü olmadığı ıçin bu da sizi atmosfere bağlayan bir etken. Hatta çok kapılıp da mayına bastıysanız "TÜH" diyerek yerinizden zıplamanız an meselesi. Araçlarda ölen askerlerin yerlerine yenisi geldiği zaman ölüleri dışarı atmaları, tam savaş esnasında denk gelen mayınla tankınızın felç olması, koşan askerlerinizin sıcak çatışmaya girmeleri sizi tamamen ekrana kilitleyip cephedeymişsiniz gibi hissettiriyor. Oyun, işleyiş bakımından size tamamen bir generalmişsiniz havasını tattırıyor. Yanımıza alabilceğimiz asker sayımız, bir görev bittikten sonra yeni göreve önceki görevden kalma alet techizatla devam etmemiz oyuna konu bakımından akıcılık kazandırıyor. Bu da atmosfer olarak kendini kabul ettirmesine yetiyor ve iyi bir not alıyor.

Oynanabililik nasıl peki? Aslında pek zor değil. Ne Sudden Strike'a ne de BlietzKrieg'e benziyor. Biraz daha kullanışlı tasarlamışlar. Sağa sola gidip insanın canını sıkmıyolar yani. Ama bazen askerlerimizin formasyon ayarını yapmayınca deli dana gibi koşmalarını engelleyemiyoruz. Yani, birimlerinizin yön bulma yeteneği biraz zayıf (göreceli olarak). Bu da bizi çileden çıkarıyor.

Aslında Kuzey Afrika cephesini konu almasıyla benim baştan gönlümü fethetmişti fakat kaliteli grafikleri olması ve oynarken fazla eziyet etmemesi de (micromanagement hariç) oyunu gerçekten kaliteli hale getiriyor.

Eğer yakın tarihle ilgileniyorsanız, strateji severim ve biraz da sürükleyici bir şey olsun diyorsanız bu oyundan bir tane edinebilirsiniz. Unutmadan, kampanyalar biraz kısa.

ilker çelikbaş
trgamer – 13.05.2004
https://www.arsivsozluk.com/d/28
Devamını okuyayım...
disco
0

hi toro

amiga projesi için kurulmuş olan abd merkezli şirketin adıdır.

25 milyon dolar karşılığında, tüm ekibiyle ve ar-ge'si ile birlikte commodore firmasına satılmıştır.

kaynak: #36
disco
0

Colin McRae Rally 04

Bildiğiniz gibi rally oyunlarının en önde gideni Colin McRae Rally serisi, yeni bir oyununu daha piyasaya sürdü. Bize de ne kaldı? Tabi ki incelemek, yeniden incelemek.

Oyun 4 cd olarak geliyor ve dolayısıyla da biraz yüklü bir miktar yer kaplıyor. Yükleme olayı bittikten sonra hemen oyuna dalıyoruz.

Oyundaki menüler her oyunda olduğu gibi standart şeyler. Fazladan bir "Extras" bölümü var. Bu bölümde bütün bölümlerini geçtiğiniz şehirlerin oyunun grafik motoru ile yapılmış videolarını seyredebiliyorsunuz. Oyunun asıl menüsü Championship bölümü. Her CMR oyununda olduğu gibi bütün bölümleri sırayla oynayıp bitiriyorsunuz.

Championship bölümüne girdiğimizde ilk once adımızı girerek kendimize bir slot yaratıyoruz. Sonra karşımıza arabaların olduğu menu geliyor. Arabalar 4 kategoriye ayrılmış durumda. İlk kategori 4 WD; kullanılması en kolay arabaları içeriyor, sonraki sayacağım gruplarda zorluk bir öncekine gore artıyor. Kategori arabaları; Citroén Xsara Rally Car, Subaru Imprezza WRX 44s, Ford Focus, Mitsubishi Lancer Evo VII ve Peugeot 206. İkinci kategori 2 WD; Mg Zr Super 1600, Citroén Saxo Kit Car, Ford Puma, Fiat Punto ve VW Rallye Golf. Üçüncü kategori Group B; Audi Sport Quattro Rallye, Lancia 037, Peugeot 205 Evo 2 ve Ford RS 200. Son grup olan expert'teki arabaları kullanabilmek için bütün gruplardan bir arabayla şampiyonayı bitirmek gerekiyor. O arabalar da sır kalsın :).

Oyuna simulasyon olarak bakacak olursak, bence Codemasters bu sefer hepsinden daha çok güzel bir iş çıkarmış. Oyun biraz daha zorlaşmış fakat elinizde güç geri beslemeli (force feedback) bir direksiyon varsa (Microsoft Sidewinder FF Wheel gibi, ki Microsoft Sidewinder serisini artık üretmiyor, piyasada bulursanız alın) kendinizi rallide hissetmeniz olası. Yoldaki ufacık bir çukur bile direksiyona yansıtılmış. Arabaya dış kameradan bakarsanız bir çukura girdiğinizde süspansiyon hareketiyle direksiyonun titreşiminin eş zamanda hissedildiğini görebilirsiniz.

CMR serisini bu kadar ciddiye alarak oynamak istemiyorsanız Quick Race, Rally veya Stages menülerine hemen giriş yapabilirsiniz. Stages'de kendi seçtiğiniz bir stage'i, Rally'de ise oyundan seçtiğiniz bir bölümü (tabi ki o bölüme kadar gelmiş olmanız gerek) oynayabiliyorsunuz.

Oyunda gerçekçilik açısından değişen pek birşey yok. Rally sırasında başınıza gelebilecekler bir önceki CMR ile aynı. Tek fark Codemasters'ın yeni bir hasar motoru geliştirmiş olması. Farkettim ki araba artık çok daha ince ayrıntılarla parçalanabiliyor. Hele bir de yarışa başlamadan önce hasar motorunu Hard'a getirirseniz, bir iki vuruştan sonra hasar sürüşü etkilediği için arabayı kullanmak artık çok zor hale geliyor.

Gelelim grafiklere. Oyunda yine en çok değişen nokta burası. Yapımcılar bu sefer oyunun grafiklerini farklı bir yöntemle geliştirdiler. Gerçek bir rallide arabanın içinden çekilen bir yol fotoğrafını aynı şekilde bilgisayara aktarmaya çalıştılar. Özellikle de güneşin yol üzerinde yaptığı değişiklikler (mesela tozlu bir yolda sapsarı gözükmesi ve gözünüzü alması gibi) oyuna aynen yansıtılmış. Her CMR serisinde olduğu gibi en çok gelişme gösteren şey arabaların grafikleri. Her seferinde bir kaç yüz polygon fazla çizmeye özen gösteren Codemasters arabaları gerçekten şahane yapmış. Grafik açısından halen tek gelişme göremediğim taraf çevre grafikleri. Özellikle de tek tük ağaç yerleştirdikten sonra arkasına konulan duvar gibi bir resim atmosferi yarıya düşürüyor desem yalan olmaz. 4. oyunda da buna bir çare bulamadılarsa diyecek pek birşeyim yok.

Gördüğünüz gibi herşey ortada. Yeni bir CMR oyununun daha sonuna geldik. Ben bir yarış sever olarak herkeze tavsiyem bu oyunu arşivinizde bulundurmanız. Halen almadınızsa bence şimdiden CD'cinizin yolunu tutun. İyi oyunlar.

Doğcan Bıçakçı
TrGamer – 03.06.2004

https://www.arsivsozluk.com/d/8
Devamını okuyayım...
disco
0