kasım 2005 tarihinde yayımlanan cnbc-e dergisinde, kutlukhan kutlu tarafından aşağıdaki yazı yazılmıştır.

bir monty python gerçeği: "biz sizi güldürmeyi biliriz"

Monty Python rezil olmamak için her şeyi yapabilecek İngiliz mizacından yola çıkarak, saçma, arsız, incelikli ve sivri dilli mizahıyla 1970 ve 1980'lerin gözde komedi kumpanyasıydı. Python'ların televizyondan sinemaya ve hatta sahneye uzanan komedi yolculuğu, bugün bile büyük ilgi görüyor.

1960'lı yılların sonunda ingiliz televizyonlarında, tuhaf isimli bir ekibin yaptığı bir komedi programı başladı; Monty Python's Flying Circus. Söz konusu ekip, yani Monty Python, kamera önünde John Cleese, Eric Idle, Michael Palin, Terry Jones ve Graham Chapman'dan oluşuyordu. Kamera önüne nadiren çıkan bir isimse, ara animasyonları yapan Terry Gilliam idi (evet, daha sonra Brazil, Fisher King ve Twelve Monkeys gibi filmleri çeken Terry Gilliam). Monty Python üyeleri Flying Circus'tan önce çeşitli kombinas- yonlarda I'm Sorry 1'11 Read That Again / Özür Dilerim, Tekrar Okuyorum (radyo) ve The Frost Report / Frost Raporu ve We Have Ways of Making You Laugh / Biz Sizi Güldürmeyi Biliriz gibi programlarda birlikte çalışmışlardı. Ve içlerinde belli yazma grupları vardı. John Cleese ile Michael Chapman bir ikiliydi, Terry Jones ile Michael Palin diğer bir ikili, Eric Idle ise kendi başına yazıyordu. Monty Python's Hying Circus'ın hemen başlarından itibaren görüleceği üzere, bu komedi kumpanyasının son derece geniş bir mizah paleti vardı: sivri dilli hicivden katıksız saçmalığa, ince esprilerden arsız, dolambaçsız ve apaçık kaba mizaha varıncaya kadar, komedinin her bir köşesini ziyaret ediyorlardı. John Cleese'in Saçma Yürüyüşler Bakanlığı'nda upuzun bacakları ve bir fırtınanın bile altüst edemeyeceği o ciddi ifadesi ile sergilediği fiziksel komedi; Python işi alternatif tarihin en talihsiz icadı olan Truva Tavşanı; uygulamalı cinsellik dersleri... Yine de Python'ın genel tavrıyla, üyelerinin oyunculuğuyla, tonlamalarıyla, mizahının incelikleriyle ilgili bir şeyler, onlara en popüler oldukları zamanlarda bir tür kült hüviyeti veriyordu; hayranları işlerini delicesine seviyor; birbirlerine tamamen zıt mizahi üslupları kullandıkları skeçlerine bile çok gülüyorlardı. 70'lerin ortasında Monty Python, Kral Arthur ve Yuvarlak Masa Şövalyeleri'nin Kutsal Kase'yi arayışının tam anlamıyla Python-esk uyarlaması olan Monty Python and the Holy Grail ile sinemaya adım attı (tabii bir de 1971 tarihli And Now for Something Completely Different vardı ama o, Flying Circus skeçlerinin bazılarının derlemesinden ve yeniden çekiminden oluşuyordu). Bu en absürd Python filminin ardından, 79'da, bir dini öykü parodisi olan The Life of Brian geldi. Üçlünün son sinema filmi ise, belli bir konu ("hayatın anlamı") etrafında kümelenmiş skeçlerden oluşan The Meaning of Life oldu.

Monty Python and the Holy Grail'in başında, Kral Arthur elini önündeki boşluğa doğru uzatmış halde sallar, at üzerinde gidiyormuş numarası yaparken, hemen arkasında hizmetkârı duruma biraz işitsel gerçeklik karmak için iki hindistan cevizi kabuğunu birbirine vurur. Doğrusu pek ümitsiz bir illüzyondur bu. Fakat Kral Arp hur bu sakil vaziyetin yüzündeki mağrur ifadeyi bozmasına katiyyen izin vermez. Zaten çok geçmeden İngiliz komedi kumpanyası Monty Python'ın asıl meselesinin doğrudan bu resmin sunduğu görsel komedi değil, resimde ayan beyan ortada olan sakilliği ve çılgınlığı görmezden gelme, soğukkanlılıkla reddetme üzerine kurulu mizah olduğu anlaşılır. Tamamen İngiliz davranışı üzerine bir mizahtır bu. İngilizlerin rezil olmamak için en zor durumda bile bozuntuya vermeme, görüntüyü kurtarmaya çalışma eğilimi üzerine kurulu bir mizah. Nitekim az sonra bu illüzyona cepheden saldırıya geçen askerden başlayarak filmin sonuna kadar, Arthur'un asıl büyük serüveninin kutsal kaseyi bulmak değil, onu ararken doğru görüntüyü vermek olduğu tekrar tekrar belli olur. Arthur ve şövalyeleri de Monty Python mizahının sunduğu bin bir türlü çılgınlığın ortasında imajı korumaya çalışacak, bu maceranın aslında son derece absürd, içinde yer alanların ise tamamen aklını yitirmiş olduğu gerçeğini, inatla tablonun kuytu köşelerine süpüreceklerdir.

ilk film

monty python'ın ilk sinema filmi holy grail'de, kral arthur'un o çok iyi bilinen öyküsü her tür absürd durumla ve pür çağrışım sonucu ansızın patlak vererek uzayıp giden, bitmek bilmeyen tuhaf diyaloglarla delik deşik olur. Adeta Python, bir tür "saçmalık illeti"nden mustariptir... Saçmayla sıradanı çeşitli şekillerde karıştırarak, pek başarıyla takındıkları o sakin ifadeyi sarsacak, sükunet ve kontrolden oluşan o yüzeyi çatlatacak dengesizlikler yaratırlar. Bazen son derece sıradan bir Şeye hayli saçma açılımlar getirir, tuhaf bir bilinç akışına kapılıp adeta gerçeküstü yerlere sürüklenirler... Dahası çıkış noktalarını oluşturan sıradanlık, normallik, yani o bize aşina gelen unsur herhangi bir şey olabilir: Bütün bir öykü, sıkça görülen bir olay, bir durum, bir anlatım şekli; hatta bir an, bir his, bir vurgulama. Örneğin ünlü skeçlerinden Nasıl görünülmez'in gerçeklikle ilişkisi tamamen bir sunum şeklinden ibarettir: açık arazide saklanma teknikleri öğretmeye yönelik bir programmış gibi görünen skeç, bu işi beceremeyen konu mankenlerini giderek daha şiddetli yöntemler kullanarak ortadan kaldırır (vurur, havaya uçurur). Birkaç örnek sonra, işin saklanma tekniğinin başarısıyla falan ilgisi kalmamıştır; skeç artık, anlatıcının "her şeyi gören" konumundan aldığı hazla giderek zıvanadan çıktığı bir tür sadist nöbetin resmidir. Bir başka skeçlerinde, müşterinin bozuk çıkan malını geri getirmesi ve sancının malda bir sorun olduğunu inkar etmesi gibi gündelik bir konuyu ele alırlar; yalnız, söz konusu malın bir canlı, kusurunsa ölüm olması gibi satıcının direnişini epey güçleştirecek bir durum söz konusudur. Müşterisi, kendisine kakalanmış kaskatı papağanı elinde sallayarak onun ölü olduğunu anlatmak için her türlü tanımlamadan faydalanırken, satıcının yüzündeki o taviz vermez ifadeyle inkar kapasitesinin doruklannda gezindiği bu ünlü skeç, Monty Python'ın anlamsızlık derecesine varan inkârdan mizah üretişinin iyi bir örneğidir. Satıcının haklıymış ve bu konuda kendinden eminmiş görünümünün kof olduğunu biz de biliriz, müşteri de bilir, aslında kendi de bilir, ama sanki takındığı imaj artık kendi başına bir hayata sahiptir ve papağanın aksine, ölmeyi reddetmektedir.

python'dan gündelik yorum

monty python hicve özellikle yatkın bir komedi grubudur. örneğin isa ile aynı zamanda, onun hemen yakınında doğan ve yanlışlıkla mesih zannedilen Brian'ın öyküsü The Life of Brian'da, aynı politik ideolojilerin farklı fraksiyonları arasındaki çekememezlikten tutun da, insanların kendi başlarına karar vermelerini söyleyen bir lideri bile körü körüne izlemelerine varıncaya kadar, bu yatkınlığın çok parlak bazı örneklerini görürüz. Düz birer öyküsü bulunduğu söylenebilecek Holy Grail ve The Life of Brian'ın aksine, bir skeç derlemesi yapısındaki The Meaning of Life ise saçma durumları ve kaba mizahi unutulmaz hicivlerle harmanlar. İnanılmaz çocuk nüfusu yüzünden rahatça içinde yürünemez hale gelmiş olan işçi sınıfı evinden yola çıkılarak sergilenen Every Sperm is Sacred / Her Sperm Kutsaldır adlı müzikal sahne; kontratının böyle bir işlemi mümkün kıldığını söyleyerek canlı birinin böbreğini organ bağışı olarak alma- ya çalışan sağlık çalışanları; Tanrı'ya edilen duaların Python gözünden, "gündelik dille" yorumu... Doğumdan ölüme insan hayatını izleyen The Meaning of Life, Python'ın kimi hayli komik müzikal sahnelerinin dışında, bir de sinema tarihinin en iğrenç sahnelerinden birine, inanılmaz şişmanlıktaki Mr. Creosote'nin mide kaldırıcı sonuçlara gebe olan yemek yeme sahnesine de yer veriyor.

The Meaning of Life'ın ardından Monty Python'ın dağıldığı söylenebilir. Grubun üyelerinden Graham Chapman (Holy Grail'in Kral Arthur'u ve The Life of Brian'ın Brian'ı) 1989 yılında öldü. Daha sonra ekibin çeşitli üyeleri, farklı farklı vesilerle biraraya geldi; örneğin John Cleese ile Michael Palin A Fish Called Wanda ve Fierce Creatures'da birlikte oynadı... Ancak genelde "Monty Python filmleri" olarak kabul edilen eserler, The Meaning of Life ile doğumdan ölüme uzanan bu çok duraklı yolculukla son buldu. Ancak Python dağılalı aşağı yukarı yirmi sene geçmesine karşın, grubun işleri hâlâ çok seviliyor ve izleniyor. Eric Idle'ın yazdığı, Holy Grail'in tiyatro uyarlaması olan Spamalot'ın epey ilgi görmesi ve Chicago'nun ardından Broadway'de de sahnelenmeye başlaması bunun bir kanıtı.

kutlukhan kutlu
cnbc-e dergisi, kasım 2005, sayı:70, issn: 1304-5393
sayfa: 86-87-88-89-90-91
https://www.arsivsozluk.com/d/48
Devamını okuyayım...
disco
0